Avrupa Birliği'ndeki Güncel Sorunlar ve Türkiye'ye Yansımaları

Doç. Dr. T. Mesut Eren’in oturum başkanlığını üstlendiği seminerde İKV Başkanı Ayhan Zeytinoğlu AB ile Türkiye arasındaki ilişkinin genel bir çerçevesini çizerek temel sorunların, Vize serbestisi, Kıbrıs sorunu, Gümrük Birliği’nin revizyon süreci, Doğu Akdeniz’deki enerji rezervleri ve paylaşım sorunsalı ve bölgesel güç dengelerinin değişkenliği gibi çok boyutlu konular üzerinde durdu.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Prof. Dr. Sanem Baykal AB’nin günümüz kurumsal yapısından bahsederek bir ülkenin hukuki, siyasi ve ekonomik yönlerini değiştirerek Birliğe üye olabileceği ile sözlerine başladı. AB üye ülkelerinin ancak birlikte hareket ederek bugünkü esnek ittifaklar dünyasında var olabileceğinin üstüne basan Sanem Baykal AB bütünleşmesinin daha da derinleşmesine yönelik çeşitli senaryoların gündemde olduğu konusuna vurgu yaptı. Farklılaştırılmış Entegrasyon kavramının bir kısım üye devletin daha hızlı bütünleşirken diğer devletlerin onlara ayak uydurmasını sağlayacak bir olgu olarak kaldığına vurgu yapan Sanem Baykal Brexit sürecinde olan İngiltere’nin, “egemenliğimi geri alacağım” derken İrlanda ve İskoçya sorunları ile kendi topraklarını kaybedecek noktaya dahi geldiği hususuna değindi.

Oturuma Doç. Dr. Çiğdem Nas’ın Türkiye ile AB arasında 15 Temmuz sürecinden sonra Ortaklık Konseyi, Siyasi Diyalog Toplantısı, Karma Parlamento Toplantısı yapılarak kurumsal yapının yeniden işlemeye başladığını görmenin sevindirici olduğu anekdotu ile devam edildi. Gümrük Birliği’nin yeniden revizyonu için siyasi engeller olduğunu belirten Nas Türkiye’nin hukuki ve ekonomik reform sürecini hızlandırması gerektiğini belirterek,  Üye devletlerin Türkiye’ye ilgisinin devam ettiğini ancak AB Üyesi devletlerin ikili ilişkiler ile Türkiye ile olan ilişkilerini korumaya gayret gösterdiklerinin altını çizdi. Müzakere süreci sonlanmadığı takdirde AB ile olan irtibatın başka hukuki zeminlere kayabileceği uyarısında bulunan Nas, ekonomik ve bölgesel sorunların belirsizlik yaratmasına rağmen AB’nin Türkiye için bir çıkış noktası olabileceği gerçeğine vurgu yaptı.

Doç. Dr. Yonca Özer, özellikle Gümrük Birliği revizyonu konusunda AB ve Türkiye’nin temel parametrelerde anlaştığını ve tarafların öncelikle yapısal sorunların giderilmesine ilişkin önlemlerin alınması gerekliliği hususunda görüş birliğine vardığına değindi. AB ile olan asimetrik ilişki ile ihtilafların çözümü mekanizmasının olmamasının Türkiye’nin yaşadığı temel sorun olduğunu belirten Özer AB’nin üçüncü Ülkelerle yaptığı ticaret anlaşmalarında; Türkiye’nin ekonomik zarar gördüğünü belirtti. Türkiye’nin Birliğe üye olmadığı için Ortaklık Konseyi ile kazanılan bazı danışma organlarına sahip olsa da kendi zararına yapılan anlaşmalarda söz hakkı olmadığından mütevellit müzakerelerin dışında kaldığını belirtti.

Avusturya Ticaret Ateşesi Mag. Georg. Karabaczek, Gümrük Birliği’nin AB’ye üyelik için hazırlık safhası olarak başladığını ve taraflar arasında Türkiye aleyhine dengesizlik olduğunu vurgulayarak başladığı sözlerine; Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi ile AB’nin üçüncü ülkelerle ticaret anlaşması imzaladığını, Türkiye’nin ise bu ülkelerden gelen mallara ek vergi uyguladığını belirterek devam etti. GB üyesi olan herhangi bir ülkenin AB’nin imzalamış olduğu anlaşmalara uyma yükümünde olduğu hususu üzerinde duran Karabaczek, Avusturyalı firmalar özelinde Avrupa Birliği firmalarının Türk gümrüklerinde yaşadıkları sorunları anlatarak Türkiye’nin “exporters declaration form” denilen bir form yarattığını ve gümrük geçişlerinde bu formu almanın çok zorlaştığını ifade etti.

Oturumda son sözü AB Güvenlik ve Savunma Politikası konusunda alan Doç. Dr. Münevver Cebeci, AB’de Avrupacı-Atlantikçi ayrımı yapıldığını ve son dönemde Nato’dan bağımsız bir güvenlik sistemi oluşturulmaya yönelik eğilimler olduğunu belirtti. İç bağlamada Brexit ile İngiltere’nin AB’den çıkmasının ardından AB’nin savunmaya dair en önemli askeri ve nükleer gücünü kaybedeceği üzerinde duran Cebeci, İngiltere’nin en önemli özelliğinin karargâh kurma gücü ve kabiliyeti olduğunu belirterek AB’nin en nitelikli deniz gücünü de bu vesile ile kaybedeceği hususuna vurgu yaptı. Savunma konusunda İngiltere’nin yerine geçecek ülkeler arasında Fransa ve Polonya’nın gündeme geldiğini ancak İsveç’in en büyük aday olduğu tezi üzerinde duran Cebeci dış bağlamda da ABD’nin AB tarafından artık güvenilir bir ortak olarak görülmediği, bağımsız bir AB savunma kabiliyeti geliştirilmesi savının güçlendiğini belirtti. AB’nin Rusya’ya enerji açısından bağımlı olduğunu, güneye indikçe Arap Baharı ve düzensiz göçün AB için bir tehdit oluşturduğu bir ortamda genel anlamda terörizm, siber tehlike, göç gerçeği ile yüzleşen AB’nin, Ortak Güvenlik Politikasının sınır aşıcı nitelikte yapılandırılması gerektiğini ifade etmiş ve yapılandırılmış işbirliği kapsamı içerisinde PESCO oluşumunun ortaya çıktığını belirtmiştir.

10 Mayıs 2019 Cuma günü saat 14.00 itibarı ile tek oturum şeklinde gerçekleştirilen konferans  soru-cevap bölümü ile sonlanmıştır.

HIZLI ERİŞİM